Antik dönem Atina'sında Aile - Edebiyat Bende

Antik dönem Atina'sında Aile





Dorlarla birlikte (MÖ 1100-700) kıta Yunanistan halkı anaerkil aile düzeninden babaerkil aile düzenine geçti. Bu dönemde erkek, kadını kaçırarak y ada onu satın alarak on sahip olurdu. Doğan çocuklarla birlikte tüm aile erkeğin otoritesi altında yaşardı.

Kral Kekrops'tan (*) önce evlilik kurumu yoktu. Babaerkillik ile erkekler asıl, kadınlar ise ikinci plandaydı. Atinalı bir kadının dışarıda bir erkekle birlikte görülmesi büyük ayıptı. Sokakta dolaşırken yanında bir kollayıcının bulunması şarttı. Soyun sürdürülmesine önem verilirdi. Çocuksuz ve bekarlara iyi gözle bakılmazdı. Hatta çocuksuz kimseler yüksek konumlara getirilmezdi. 

"Evde kalmış kız" olmak aşağılayıcı bir anlam taşıdığı için, Atinalı genç kızlar evlenmeye can atardı. Evliliğe adım atılırken bir anlaşma yapılır ve bu bir 'iş anlaşması' olurdu. Düğün törenleri gösterişli olur kadın ve erkek ayrı otururdu. Evlenen kadın kocasının koruması altına girer, malı da kocasının olurdu.


Hesiod'un Kadınları

Erkek evlenme çağına gelince evlenmelidir. Erkek için en büyük mutluluk, iyi bir karısının olması, en büyük felaket ise kötü bir eşe sahip olmasıdır. Erkek, eşini istediği gibi yetiştirebilmek için, genç bir kız almayı yeğlemelidir. Gerektiği zaman karısını para ile satın almalıdır.

Takıp takıştırıp, kıçını sallayıp
aklını çelmesin kadının biri.
Gözü ambardardadır diller dökerken sana
Ha kadına güvenmişsin, ha bir hırsıza.
Bir tek oğlu olsun baba mirasına konan
Ancak böyle çoğalır evin zengniliği
Sen yaşlanıp ölünce oğlun tutar yerini.


Platon'un Kadınları

Evlenme ve aile sevgisi vatan sevgini engeller. Bu sebeple memurlar ve askerler evlenmemeli, sadece devlet çıkarını düşünmelidir. Kadın mülkiyet gibi ortak olmalıdır.

Gelecek kuşakların sağlıklı olması için, 55 yaşını erkekler ile 40 yaşını aşmış kadınların evliliğinden doğan çocukları öldürmelidir. Çünkü bu yaştaki çiftlerin çocukları sakat doğar. Çocuklar, eğitimci erkeklere ve süt annelere bırakılmalı ve onlar tarafından yetiştirilmelidir. Anneler doğurduğu çocukları tanımamalıdır.


Aristo'nun Kadınları

Kadın aklı gelişmiş bir yaratık değildir. Çünkü onun iradesi zayıftır. Bu sebeple onun yeri yuvası olmalıdır. O erkeklerin yaptığı işleri görmek gücünden yoksundur.  Kadın politika yapamaz ve savaşamaz. Erkek ise akıllı, güçlü, cesur ve adildir; tüm bu sebeplerle ailenin doğal başkanıdır. Bununla beraber koca karısına karşı insanca davranmalıdır. Aile kurmak insan için zorunludur, çünkü doğal bir kurumdur.


Sokrates'in Kadınları

Aile hayatında kadın ve erkek eşittir. Bekar kimseler evelnip yuva kurmalıdır. Ailede erkeğin görevi dışarı hayatından, kadının görevi ise ev içerisinde olmalıdır. "Evleniniz; eşiniz iyi huylu çıkarsa mutlu, kötü huylu çıkarsa filozof olursunuz."


Nahit Bilgin
Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2004

Çeşme Başında Kadınlar
Hydria, MÖ 5.yy / Metropolitan Müzesi


(*) Kral Kekrops (Cecrops) Gaia'dan (Yer) dünyaya gelen Atina'nın mitolojik kurucusudur. Doğum adı Acte olduğu için şehre öncelikle Attika denilmiştir. Bel altı yılan kuyruğu, üstü insan olarak tasvir edilir. Tanrıça Athene'ye kurban sunan ilk kişi olarak Akropolis'teki tapınağı yaptırmıştır. Kente ad verileceği zaman Poseidon ile Athene arasında bir yarışma düzenlenir. Poseidon atları Athene ise zeytinağacı getirir. Çekişmeyi Athene kazanır ama Poseidon itiraz eder, Athene Kekrops'tan lehine karar vermesini ister. Böylece Kekrops Attika'nın ilk kralı olur. Hatta Acte ve Attika yerine Kekropeia olarak da anılmıştır kent. Kekrops'tan sonra krallık oğlu Erikthonis'a geçer. Erikthonis aynı zamanda Hephaistos ile Athene'nin oğlu olarak da geçer (bazı kaynaklarda Athene'nin evlatlığıdır). Kekrops için topluluğa şehir kurmasını ile ölüleri gömmeyi öğrettiği ve yazıyı getirdiği söylenir.


Bu anlatılan mitolojisidir. 
Şimdi mantık yürütelim:

Poseidon getirdiği atlar 'erkeklerin' işine yarayacaktır; savaşta, yolculukta, ticarette...gibi. Ama  'doyurma' görevi olan 'kadınların' işine yarayacak şey zeytin ağacıdır. At eti yemediklerine göre atlar karın doyurmayacaktır.  Bu bize şunu gösterir; Her ne kadar kadınların oy kullanması yasaksa da burada zafer 'kadınlar'a aittir. Zeytin ağacını 'kadınlar'a borçludurlar. Bırakın onlar "kararı erkekler verdi" diye düşünmeye devam etsinler... ;)

Athene'nin getirdiği zeytin ağacının kazanmasıyla şehrin adı Athene (Athína-Atina) olarak değişir. Böylece Athene şehrin baş tanrıçası olmuştur.  Ama gel gör ki tanrıça Athene 'Truva'dan Pallas ile birlikte çalınmış ve savaştan yüzyıllar sonra bir kült haline dönüşmüştür. Bu da tiran Peisistratos (MÖ 608-527) dönemine denk gelir ki hem heykellerinin yapımı hem de Akropol'deki Athene Tapınağı'nın kuruluş tarihiyle (MÖ 5.yy) uyuşmaktadır. Tapınağın yeri Pelasglar döneminde zaten bir kült merkezidir. Bu arada Athene'ye başka bir görev daha yazarlar; 'atların nasıl eğitileceğini gösterdi' derler. Hani 'atlar' Poseidon tarafından getirilmişti!

Erikthonis aynı zamanda Truva krallar listesinde Dardan (Dardanos)'ın Teuker (Türker)'in kızı Batieia (Batıay)'dan olma oğlu olarak geçer. Yani Paris onun soyundan gelmektedir. 'Güzel' Helena'yı İLK kaçıran kişi olan Atina kralı Theseus da Atinalı Erikthonis'in soyundandır. Tesadüf müdür? Hayır. Belki Helena'nın ilk kaçırılış öyküsü Paris'e yamanmıştır, ya da söz konusu 'yasal bir evlilik'tir...

- Ne Hephaistos ne Poseidon ne de Athene, ne 'Grek' kökenlidir ne de 'Grekçe'dir !.. **
- Zeytinağacı Anadolu'dan gitmedir.
- Yazı MÖ 8.yy'da kıta Yunanistan'a girmiştir, ama edebiyat eserleri yoktur. Anayasalarını yapan Solon (MÖ 6.yy) bile Anadolu'da öğrenmiştir yazıyı.
- Homer'e atfedilen eserleri Anadolu'dan Atina'ya getirenler Solon'la Peisistratos'tur, öncesi yoktur. Bugün okunan 'İlyada' Peisistratos 'İlyada'sıdır ve tabi ki sansür edilerek, kesip biçilerek 'Akhalar'ın tarafını tutacaktır. Truvalıların açısından yazılan metin mutlaka vardır ama hasır altı edilmiştir. **
- Erikthion ile ilgili olarak; 'Grekler' her şeye; kente, ataya; birer mitoloji uydurmuş ve bu şekilde diğer tarafla bir bağ kurmuştur. İsimleri ise ya Anadolu'dan ya da 'Barbarlar'dan almışlardır. ["barbarların kullandıkları isimlerden Yunanca isimler türetmek" (Strabon.13)]. Ve Dardan ile Theseus Erikthion'un soyundan ise o zaman her ikisi de Pelasg kökenlidir. 
- O dönemde 'Grekler' atları eğitmiyordu, eğitilmiş atların ticaretini yapıyordu. Aksine Truvalılar 'atları evcilleştirenler, eğitenler' olarak geçer.


SB

** Halikarnas Balıkçısı; 'Düşün Yazıları', 'Altıncı Kıta Akdeniz', 'Anadolu Tanrıları'.



Yorum Gönder

0 Yorumlar