BİR FESTİVALİN ARDINDAN... - Edebiyat Bende

BİR FESTİVALİN ARDINDAN...


Günlerdir hazırlık çalışmaları devam ediyordu. Mersin Uluslararası Narenciye Festivalinin bu yıl 7. yılı. Uzun bir sahil bandında maketler kuruluyor, narenciye ürünleri tellerle onlara bağlanarak harika bir narenciye dünyası yaratılıyor. Korsan gemisi, denizaltı, balina, zürafa, deniz feneri, değirmen, canavar vb. Adeta güneş yere inmiş, denizle buluşmuş, yer-gök sarı ve turuncuya boyanmış. Bastonlu dedelerden pusetteki ikizlere kadar herkes burada. Portakal ve limon çiçeği kokusunu duyabileceğiniz "koku tüneli" bile var.

Festival için kilolarca narenciye ürünü kullanılmış, dans grupları, folklor ekipleri görev almış, yabancı konuklar davet edilmiş.Standlarda sivil toplum kuruluşları, hediyelik eşyalar var. Yemek showlar düzenleniyor. Denizde, havada, karada gösteriler var.
Akşamları konserler sürüyor. Bir ses verenk cümbüşü içinde kayboluyorsunuz adeta.


Düşünüyorum; halkımız görüntülü, sesli, renkli, ücretsiz eğlenceleri seviyor. Belki içimizdeki çocuktan kalan, doyurulmamış bir özlem bu. Çocuklar da bu ses ve renk dayanışmasına bayılıyorlar. Hareket ve dans doğalarında var. Özellikle hareketleri kısıtlanmış toplumlarda bu tür gösteriler büyük ihtiyaç. 

Yaşamdan 3 gün daha gitti. Ses, ışık ve renkleriyle, 
belleklerde iz bırakan görüntüleriyle masal kahramanlarını yolcu ettik. Ah, gönül neler arzu ediyor. Yığınlarla çöp geride kaldı. Gülümseyen yüzler, yorgun bedenler, çevresinin farkında olmayan insanlar... 

Ertesi sabah sadece zürafanın ve canavarın başında birkaç narenciye ürünü kalmıştı. Düşünmeden edemedim; toplumda canavar teması neden bu kadar sık işlenir oldu, festivallerde bile nasıl bu kadar çabuk büyüdüler...?



Makbule ABALI


Yorum Gönder

0 Yorumlar