Çok basit şeylerden mutlu olduğumuz günler, anlar vardır; Bir konuşma, bir tebessüm, güzel bir görüntü, bir iyilik, bir sürpriz... nasıl da mutlu eder insanı. Bazen de hayatınız kararır birden. Bir söz, bir bir davranış incitir, acı verir. Dünyamız kararmıştır sanki. Her şey değişime uğramıştır.
Son zamanlarda bir korku filmi yaşıyoruz adeta. Belki zaman gelecek, korona öncesi-korona sonrası diye anılacak. Her felaket sonrası olduğu gibi daha sonra belgeseller hazırlanacak, film senaryoları oluşturulacak, kitaplara, roman ve öykülere konu olacak. Olumsuzluklar yaşasak da ders çıkarmamız gereken ne çok olay var. Ciddiye almadığımız her şey bize zarar veriyor.
Salgın hastalıklar, doğal afetler, büyük kazalar bana ilk anda hep dayanışma sözcüğünü hatırlatır. İnsanın insana vefa duygusu, bir olmak, birlik olmak... Zor günlerde bir gülümseme, bir düşünme, bir hatırlama dünyaya bedel değil midir? İşin özünü ünlü yazarlar, şairler en kısa yoldan anlatmışlar: Şükrü Erbaş "insanın acısını insan alır" demiş. Erdal Atabek" İnsan sıcağı" demiş.
Bu aralar komşularımız tarafından çok sık aranıyor, güzel sözler duyuyoruz. Farklı sorular hep aynı amaçla soruluyor: "Markete gidiyorum, pazara gidiyorum, bir şeye ihtiyaç varsa lütfen söyleyin." Ya da elinde bir çorba tenceresi, kek, meyve, sebze tepsisi... Hepsine sonsuz teşekkürler.
Yıllar önce bir yazımda, "bilgisayarda dünya yakın, insan uzak" demiştim. Çağın hastalığında insandan iyice uzaklaştık. Mikrop kapma endişesiyle araya mesafeler koyuyoruz. Ruh üşürse beden buz kesiyor, hiç ısınamıyor. Neyse ki sevdiklerimizin varlığından haberdar olabiliyoruz. Bu aralar baharda kışı yaşıyoruz ama dünya her şeye rağmen dönüyor.
Ve henüz "Durdurun dünyayı inecek var" demeye niyetimiz yok...
Makbule ABALI
Son zamanlarda bir korku filmi yaşıyoruz adeta. Belki zaman gelecek, korona öncesi-korona sonrası diye anılacak. Her felaket sonrası olduğu gibi daha sonra belgeseller hazırlanacak, film senaryoları oluşturulacak, kitaplara, roman ve öykülere konu olacak. Olumsuzluklar yaşasak da ders çıkarmamız gereken ne çok olay var. Ciddiye almadığımız her şey bize zarar veriyor.
Salgın hastalıklar, doğal afetler, büyük kazalar bana ilk anda hep dayanışma sözcüğünü hatırlatır. İnsanın insana vefa duygusu, bir olmak, birlik olmak... Zor günlerde bir gülümseme, bir düşünme, bir hatırlama dünyaya bedel değil midir? İşin özünü ünlü yazarlar, şairler en kısa yoldan anlatmışlar: Şükrü Erbaş "insanın acısını insan alır" demiş. Erdal Atabek" İnsan sıcağı" demiş.
Bu aralar komşularımız tarafından çok sık aranıyor, güzel sözler duyuyoruz. Farklı sorular hep aynı amaçla soruluyor: "Markete gidiyorum, pazara gidiyorum, bir şeye ihtiyaç varsa lütfen söyleyin." Ya da elinde bir çorba tenceresi, kek, meyve, sebze tepsisi... Hepsine sonsuz teşekkürler.
Yıllar önce bir yazımda, "bilgisayarda dünya yakın, insan uzak" demiştim. Çağın hastalığında insandan iyice uzaklaştık. Mikrop kapma endişesiyle araya mesafeler koyuyoruz. Ruh üşürse beden buz kesiyor, hiç ısınamıyor. Neyse ki sevdiklerimizin varlığından haberdar olabiliyoruz. Bu aralar baharda kışı yaşıyoruz ama dünya her şeye rağmen dönüyor.
Ve henüz "Durdurun dünyayı inecek var" demeye niyetimiz yok...
Makbule ABALI
0 Yorumlar