KÖSE- UNUTAMADIKLARIM... - Edebiyat Bende

KÖSE- UNUTAMADIKLARIM...

 Adını bilmezdik. Büyük küçük herkes onu KÖSE diye çağırırdı. Çevrede adını bilen de yoktu. Gözlerine bakamazdım, ürkerdim. Kısacık boyu, yaşlanmış, buruşmuş yüzüyle bir başkaydı. Adana'nın Bürücek Yaylasında yazları taşıyıcılık yapardı. Onunla cüssesi çok farklı bir atı vardı. Atın üzerinde çift taraflı bir heybe, Köse'nin elinde atı idare etmek için sembolik bir değnek. Ama o küçük adam ata vurmaya hiç kıyamazdı. Atla nasıl da uyum içindeydiler. 

Çarşıda bazen çocuklar Köse'yi kızdırırlar, atın kuyruğunu çekerlerdi. Bu duruma birkaç kez ağladığım doğrudur. Köse nerede yaşar, ne yer, ne içerdi, hiç bilmezdik. Bazen biz yemek verirdik. O'nun iştahla yemek yemesini görmek mutluluktu. Aslında gülümsediği de belli olmazdı. Yüzüne bakmadan tabağını alırdım. 
Kocaman atını bir ağaca bağlar, işi bitince atıyla yokuş aşağı inerdi.

Ben hiç Köse demedim, diyemedim. Bu çocuk ruhlu küçük adama saygısızlık yapmak istemedim. Babamı çok severdi. 

Babam her hafta sonu şehirden yaylaya gelirken elleri dolu gelirdi. Evimiz bir yokuş yukarısındaydı. Karpuz, kavun  Köse'nin heybesine konur, Köse tarih sayfalarından çıkmış bir kahraman gibi eşyaları getirirdi. Babamın bizlere aldığı kitapları kapalı kabında nasıl da bilir, onları gülümseyerek bize uzatırdı.  
Köse  unutamadıklarımdandır...

Makbule ABALI

Yorum Gönder

0 Yorumlar