Doğal olmayan şeyleri hayatım boyunca bir türlü benimseyemedim; Yapay çiçekleri, yapay davranışları, yapay gülücükleri, yapay insanları, yapay günleri... Zorla yaptırılmaya çalışılan göstermelik davranışlar da nasıl da rahatsız edicidir. Belki o yüzdendir, yaklaşan 14 Şubat'ı da bir türlü benimseyemedim. Tutucu olduğumdan ya da sevgiye, aşka inanmadığımdan değil, abartılmasına, adeta değerinin düşürülmesine karşıyım.
Herkes için tabii ki öyle olmayabilir, ama bana günlük,
göstermelik, alelacele programlanmış, pahalı tüketim ürünlerinin sergilendiği bir gün gibi geliyor; Büyük kentlerde bütün alışveriş merkezleri ışıklarla donatılmış, lokantalar, kafeler, oteller günler öncesinden indirimlerini duyuruyorlar. Çiçeklerin en güzelleri demet demet satışa sunuluyor. Yemeklerin, tatlıların adı bile aşk kokuyor.
Belediyelerde evlendirme memurluklarında pek çok kişi gün almak için sıraya girmiş; Nikah ya da düğün 14 Şubat'ta yapılmalı düşüncesindeler. Birkaç yıl öncesine kadar önemsenmeyen bir tarih şimdi baş tacı yapılmış. Mutluluk mu dalga dalga yayılan, yoksa göstermelik olarak bir "topluma uyma süreci" mi ...?
Ekonomiyi canlandırmak güzel elbette. Günler mutlaka anmak, söylemek istediklerimize vesile oluyor. Ama SEVGİ bu. İçeriği yoğun duygular barındırıyor. Yüzyıllardır kimlere tercüman olmuş...
Bir günde sevginizi gösterip içtenliğinizi kanıtlayabilir misiniz ? Mutlu olmak ama aynı zamanda mutlu etmek. Tek taraflı mutluluk bencillik sayılmaz mı? Karşınızdaki insanı yeterince tanıyor musunuz ?
Mutluluğun ölçüsü nedir? Çok pahalı bir hediye mi ? (Televizyon reklamlarındaki çok pahalı mücevher ya da araba reklamları kaç kişinin ilgisini çekiyor acaba?)
Sürpriz bir hediye mi, bir demet kır çiçeği mi, içten bir sarılma mı, bir günlüğüne farklı bir yemek hazırlamak veya ev işlerinde eşine yardımcı olmak ...
Peki ya sonraki günler... Bir günlük şişirilmiş mutluluk koca bir balon gibi sönmeyecek mi ? Sevgi çok yıpratılmadan, harcanmadan, sıradanlaştırılmadan dile getirilmeli.Değerbilir olmak nasıl da önemli. Sevgi hırçınlıktan hoşlanmaz, sakinlik ister, şefkate çok yakındır. Bazen düşünürüm; Sevgililer günü neden sevgi günü değil. Sevme alanımız öylesine geniş ki...
Pek çok şeyi sevmeye, kabullenmeye, benimsemeye hazırız.
Benzerlikleri olmasına rağmen sevgi aşktan farklıdır. Aşk zamanla şiddetini kaybedip sevgiye dönüşebilir. Bir süre sonra coşku yerini dinginliğe bırakır. Oysa sevginin kalıcı olması ne kadar önemlidir. Sevgi daha sakindir, daha ılımlı, daha insancıldır sanki. Aşk; yoğun, karmaşık duygularla yüklüdür, kırılgandır, çabuk öfkelenebilir, temelinde kıskançlık vardır. Henüz duygular tam oturmamıştır.
Sevgi içinde çok şey barındırır. Dayanıklıdır, tahammüllüdür. Merhametlidir, şefkatlidir, naiftir, sağlam duygularla örülmüştür. "Seni seviyorum" demenin hiçbir bedeli yok. Tabii söyleyeceğiniz kişi önemli, seçici olmanız gerekir; gerçekten sevdiğiniz, güvendiğiniz bir insan, eşiniz, çocuğunuz, yaşlı bir insan, bir dost, arkadaş, sevgiye ihtiyacı olan bir çocuk...
Sadece iki kelime... Bedeli yok. Belki yalnızca bir tebessüm eklenerek... Neden ille 14 Şubat'ı beklemek? 14 Şubat, 24 saat. Oysa sevgi bir ömür boyu...
ÜÇ YIL ÖNCE YAZDIĞIM BİR YAZI. AYNI FİKİRLERİ TAŞIYORUM. HAYATIMIZDAN SEVGİ HİÇ EKSİK OLMASIN.AMA GÜNLERE BÖLÜNMESİN...
0 Yorumlar