Bugün 17 Nisan. Baharın ortası. Köy Enstitülerinin 80. kuruluş yıl dönümü. Kuru ağaçların ansızın yeşermesi, tomurcuk açması gibi çorak yerlerde, bozkırın ortasında baharı andıran görüntüler oluşturmuşlar. Beyinler yeşermiş adeta. Okullardan müzik sesleri yükselmiş, bahçeler düzenlenmiş, ağaçlar dikilmiş, çiçekler ekilmiş. Okullarını kendileri inşa etmişler, yıkılmayan okullar yapmışlar. İş atölyeleri kurulmuş, köy çocukları bulundukları yörelere uygun becerilerle donatılıp uygulamalı hayata girmişler. Her öğrenci bir enstrüman çalmayı öğrenmiş. Okulda kullandığı mandolini hala saklıyor. Her yıl en az 20 kitap okumuşlar.
Elektriğin olmadığı köylere, yörelere aydınlığı götürmüşler. 21 tane Köy Enstitüsü kurulmuş.
Elektriğin olmadığı köylere, yörelere aydınlığı götürmüşler. 21 tane Köy Enstitüsü kurulmuş.
Günümüzde eğitimde gelişmiş batılı ülkelerden bazıları bu modeli benimsemişler, uyguluyorlar. Finlandiya bunlardan biri. Köy Enstitüleri kapatıldıktan sonra Öğretmen Okulları adını almışlar. Bu öğretmenlerden her birini tanıdığınızda içten gelen bir saygı ve hayranlık duyuyorsunuz. Bu kurumlar devam etseydi eğitim öğretimde ne çok şeyin üstesinden gelirdik. Hüsnü Çelik, Köy Enstitüsünden mezun çok başarılı bir öğretmen. 1923 doğumlu. Eşimin Mersin Arslanköy İlkokulundan başöğretmeni. Köy Enstitüsünden dereceyle mezun öğretmen adayları, Yüksek Köy Enstitülerine gider, gezici başöğretmen olur, teftiş yaparlarmış.
Oğlunun evinde kalan Hüsnü Çelik Öğretmenimizi bu kış bir akrabamızla ziyarete gitmiştik. Çok mutlu oldu. Hala pırıl pırıl işlek bir beyin. Sadece bastonla yürüyor, kulağı az duyuyor. Gözlerdeki pırıltı hiç azalmamış. Anılar canlanıyor tabii. Henüz Köy Enstitülerine gitmemiş öğrenciler matematik ve Tükçe derslerinde zayıf oldukları kanaatindedirler. Başöğretmen Hüsnü Çelik onlara bir yol önerir. "Akşamları gelin. ben sizleri çalıştırayım" der. Her akşam okulun sobasını yakar. elektrik yoktur, lüks lambasını hazırlar, öğrencileri etütte çalıştırır.
O yıllarda dershane yoktur, paralı özel ders yoktur ama idealist öğretmenler vardır. O köyden 6 çocuk yatılı okulu kazanır. sonraki hayatlarında onların arasından değerli eğitimciler, doktorlar, hukukçular, profesörler çıkacaktır. Ziyaretimizde uzun bir süre oturduk. Biz rahatsız etmeyelim endişesiyle tedirgin oldukça o yorulmadığını dile getirdi. Öğretme isteği eski hızıyla devam ediyor. Bu inanılmaz enerjiye saygı duymamak elde değil...
"Eğitim yaşam boyu devam eder" diyen eğitimciler ne güzel söylemişler.
Makbule ABALI
Oğlunun evinde kalan Hüsnü Çelik Öğretmenimizi bu kış bir akrabamızla ziyarete gitmiştik. Çok mutlu oldu. Hala pırıl pırıl işlek bir beyin. Sadece bastonla yürüyor, kulağı az duyuyor. Gözlerdeki pırıltı hiç azalmamış. Anılar canlanıyor tabii. Henüz Köy Enstitülerine gitmemiş öğrenciler matematik ve Tükçe derslerinde zayıf oldukları kanaatindedirler. Başöğretmen Hüsnü Çelik onlara bir yol önerir. "Akşamları gelin. ben sizleri çalıştırayım" der. Her akşam okulun sobasını yakar. elektrik yoktur, lüks lambasını hazırlar, öğrencileri etütte çalıştırır.
O yıllarda dershane yoktur, paralı özel ders yoktur ama idealist öğretmenler vardır. O köyden 6 çocuk yatılı okulu kazanır. sonraki hayatlarında onların arasından değerli eğitimciler, doktorlar, hukukçular, profesörler çıkacaktır. Ziyaretimizde uzun bir süre oturduk. Biz rahatsız etmeyelim endişesiyle tedirgin oldukça o yorulmadığını dile getirdi. Öğretme isteği eski hızıyla devam ediyor. Bu inanılmaz enerjiye saygı duymamak elde değil...
"Eğitim yaşam boyu devam eder" diyen eğitimciler ne güzel söylemişler.
Makbule ABALI
Not: Blogda Köy Enstitüleri ile ilgili başka yazılarımı da okumak isterseniz: 17 Nisan 2015 Bir zamanlar Köy Enstitüleri
17 Nisan 2016 Orada bir köy var uzakta
17 Nisan 2017 Köy Enstitüleri
17 Nisan 2018 Bir okuma öyküsü
Arşivden de bakılabilir. Ya da sol üstteki kutucuktan parça adı yazılıp büyütece tıklanarak da aranabilir.
0 Yorumlar